Hayal gücü insanın var olan dünyanın dışına çıkma aracıdır. Somut yaşamdaki sınırların ötesine taştığı, zihinsel dünyaya ait bir evrendir. İnsanın aynı anda hem yaratıcı hem yaratılan olabileceği alandır hayal dünyası.
Yeni bir gerçeklik yarattığımız, bir yönüyle gerçeklerden kaçtığımız bu kendi imalatımız dünyada, tasarladığımız halimiz çoğunlukla tasarlanmış halimizden daha iyi bir haldedir. Cesurdur, varsıldır; yöneticidir, kurucudur; kahramandır…
Belli bir bilinç seviyesine ulaştığımızda oluşturmaya başladığımız hayalleri sahip olduğumuz imkanlardan, hayatımızdaki insanlardan, geçmişimizden ve olası geleceğimizden yola çıkarak yapılandırırız. Bu düşler geleceğe dair umutlu olmamızı ve devam etmek için bir sebep bulmamızı sağlayabilir. Peki her şey hayal ettiğimiz gibi giderse ve kurduğumuz bu dünya bizim gerçekliğimiz olursa ne yaparız?
Griffin albino bir üniversite öğrencisidir. Farklı görünümünden dolayı okulda, sokakta ve girdiği ortamlarda dışlandığı bir çocukluk ve gençlik yaşar. Toplum tarafından sahip çıkılmaz, ötekileştirilir. Yalnız bırakıldığı zamanlarda toplumu gözlemleme fırsatı olan Griffin, toplumun bazı davranış kodları olduğunu fark eder. Bu kodlar, başlangıçta bize dayatılan, sonraları kabul etmek zorunda kaldığımız ve hatta bazen de farkında olmadan benimsediğimiz kalıplardır. Bu doğrultuda oluşmuş, günlük yaşantımızda çoğu alışkanlık haline gelmiş ortak tepkilerimiz vardır. Bütün bunlar bizi farklı ve çocukluk masumiyetiyle kıyaslandığında kirlenmeye müsait, suç üretmeye yatkın bireyler haline getirir. Bu dünya oluşumlarında herkesin birbirinin kuyusunu kazmak istediği hakim düzen vardır. Hâl böyleyken yapılan herhangi bir işte samimiyet olması, kurulan hayallerin saflık içermesi oldukça düşük bir ihtimaldir.
Bir üyesi olduğu, hatta olamadığı toplumun hali böyleyken Griffin; çözümü toplumda kendine bir yer açmakta bulur. Akademik başarılarla kendini saygıdeğer bir konuma taşımayı planlayan Griffin, vaktinin çoğunu okul laboratuvarında çalışmalar yaparak geçirmeye başlar. Teorik bilgisini yetkin hale getirmek için yoğun okumalar yapar. Tasarladığı proje için uğraşırken yaptığı deneylerden olumlu sonuçlar almaya başlayınca bunu okul yönetimine sunar. Yöneticilerden destek beklerken projesini okulun sahiplenmesi üzerine Griffin’in tek umudu da elinden alınmış olur.
Adalet için farklı yollar denese de uğradığı haksızlık ve içinde biriken öfke onu intikam almaya iter. Edindiği deneysel kazanımlarla inanılmaz bir özgüvene ulaşan Griffin, görünmezliğin formülünü bulur. Bu süreçte maddi yetersizliklerden dolayı babasının parasını çalmak zorunda kalan Griffin, adaleti yerine getirmek ve ahlaklı olanı yapmak için çıktığı yolda ilk ahlaksızlığını yapmış olur.
Babasının bu olaydan sonra intihar etmesiyle kaybedecek bir şeyi kalmayan Griffin, kendini dış dünyadan soyutlayarak odalara kapanır. Yaptığı deneyleri kendi üzerinde uyguluyor olması onu geri dönüşü olmayan yollara sokar. Son deneyinde, dayanılmaz acılar içinde tamamen görünmez olur. Ancak dönüştüğü şey pek de beklediği gibi intikam almasını kolaylaştırmayacaktır.
İnsanları daha yakından gözlemleme fırsatı bulan, onların her türlü zehirli oluşumlarına tanık olan Görünmez Adam, yine de hayatını devam ettirebilmek için bu insanların arasına karışmak ve onlar gibi davranmaya başlamak zorundadır. Toplumun içinde görünmez haliyle var olmaya çalıştığında karşılaştığı tepkiler, toplumun ona karşı duyduğu korku, öfke, maruz bırakıldığı linçler ve sonrasında yapılan saldırılar, Görünmez Adam’a insanların dünya için her zaman distopik bir yol bulacağını gösterir. Çıktığı yolda hayatta kalmak için hırsızlık ve dolandırıcılıklar yapan, yalanlar söyleyen ve hatta insanların korkularından faydalanarak onları kullanan Görünmez Adam, amaçları olan Griffin’den çoktan uzaklaşmıştır.
Hikayede yer yer "Ses” olarak bahsedilen Görünmez Adam, toplumdan biri olabilmek, sistemi değiştirmek, davranış kodlarını kırmak için böyle bir adım atar. Ancak bu “Ses”, reddettiği, reddettiğini düşündüğü sistemin yeni bir esiri haline gelir. Çünkü toplum ne sandığı gibi değişebilen bir oluşumdur ne de sağlıklı gayelerle bir araya gelen bireylerden oluşmuştur.
“Ses”in insanların kulağına fısıldayan halleri, zaman zaman kendiyle yaşadığı iç kavgalar çevreye gösterdiği aşırı tepkiler, onun kafası karışık oluşuna dikkat çekerken genel itibariyle dengesiz bir ruh halinde olması da bir yönüyle temsil ettiği şeyin iç ses, bilinçdışı, güdülerin sesi olduğunu da gösterebilir.
Yaşadığı tüm zihinsel gelgitlerle, topluma bakışıyla ve onlarla kurduğu iletişimle Griffin bizde; izole bir bilim insanı veya inzivaya çekilmiş bir okurdan çok, kalabalığın tam da merkezinden geldiği izlenimini uyandırıyor. Kalabalığın ortasında ama başta ailesi tarafından, dinlenip anlaşılmamış, ihtiyaçları karşılanmamış biri. İnsanların arasında el yordamıyla kendi yolunu bulabilmiş; başına gelen her olayla, karşısında duran her engelle tek başına mücadele etmek zorunda kalmış biri. Etrafı insanla doluyken insana ihtiyaç duyan, özünde güçsüz, özgüvensiz, yalnız bırakılmış.
Kendi insanları tarafından anlaşılmamanın, dışlanmanın, görmezden gelinmenin ağırlığı altında ezilen; toplumun kendine düşman ettiği biri Ses. Toplumla kavgası olan, sistemle savaşırken sistemin tuzağına düşmüş biri. Ses içimizden biri.
Comentarios