top of page

Alternatif Eğitim: Geleceğe Gülümse

Çocuklar doğumlarından itibaren hızlı bir öğrenme sürecine girerler.


Öğrenmenin en hızlı gerçekleştiği dönem de okul öncesi eğitim dönemi olarak kabul edilir.


Bu dönemi belirleyen en temel unsur ise oyundur.


Çocuk oyun oynayarak hem ruhsal hem fiziksel hem de sosyal yönünü geliştirmektedir ve zihinsel açıdan da okula hazır hale gelmektedir.


Okul öncesi eğitiminde uygulanan eğitim yöntemlerinden biri de Montessori eğitimidir.


Montessori eğitimi çocuk merkezli bir eğitim yöntemidir kullanılan eğitim materyalleri de çocuğun gelişimini desteklemektedir.


Çocuklar gerçek materyallerle birebir çalışma imkanı bulabilmektedir.


Bu yaklaşımda çocuklara deneme, araştırma, inceleme, gözlem yapma, dokunma fırsatları tanınır.


Montessori eğitimi 1870 yılında İtalya’da doğan Maria Montessori tarafından geliştirilmiş bir eğitim yöntemidir.


1896 yılında Roma Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olarak ülkesinin ilk kadın tıp doktoru unvanını elde etmiştir.


Zihinsel engelli çocukların eğitimi konusunda Itard ve Seguin’in çalışmalarından yararlanır ve bu yöntemleri temel alarak kendi eğitim yöntemini geliştirir.


Eğitim verdiği bir grup engelli çocuğun devlet yeterlilik sınavlarında diğer çocuklarla yakın bir başarı sergilemesi herkesi mutlu eder.


Maria Montessori burada kullandığı eğitim yöntemlerini normal çocukların eğitiminde de kullanır.


1907 yılında ilk çocuk evini kurar: Casa dei Bambini.


Yaptığı gözlemlerde çocukların ödül ve cezalardan, yetişkinler tarafından programlanmış eğitimden, hazır oyuncaklardan, toplu derslerden hoşlanmadıklarını; sessizliği, hareketi, özgür seçimleri, kendileri tarafından kurulan sosyal ilişkileri, çevrenin temiz ve düzenli olmasından hoşlandıklarını tespit eder.


Montessori bir insanın başka bir insan tarafından eğitilebileceğine inanmadığını belirtir.


Birey bu işi kendi başarabilir.


Doğal bir merak ve öğrenme arzusuyla dolu olan birey okul saatleri dışında da öğrenmeye devam eder.


Yetişkinler için sıradan olan bulaşık yıkama, sebze yıkama, doğrama, süpürme , ayakkabı boyama gibi olaylar, küçük çocukların gözünde önemli görevler olmaktadır.


Taklit etmeyle çocuklar bu görevleri gerçekleştirirken detaylara hakim olmayı da öğrenirler.


Gerçek yaşam aktiviteleri Montessori eğitiminde önemlidir.


Montessori felsefesinin temeli çocuğun ileride olacağı kişinin özelliklerini içerisinde taşıdığı düşüncesidir.


Çocuğun gerçek benliğine ulaşabilmesi için gereken özgürlük, düzen ve öz disiplin yoluyla ulaşılabilecek bir özgürlük olmalıdır.


Çocuğun bireyselliği ön plandadır.


Her çocuk kendine özgü bir gelişime sahiptir.


Çocuklar sınıf düzeninden ve malzemelerin korunmasından sorumlu olmakla beraber materyallerle özgürce oynayabilirler.


Öğretmen çocuğun hatasını söylemez hatayı çocuğun kendisinin fark etmesi beklenir.


Eğer çocuk henüz hatasını fark edemiyorsa öğrenme gerçekleşmemiş demektir.



EV OKULLARI


1960’lı yıllarda başlayan bu akım başta ABD olmak üzere birçok ülkede zorunlu eğitime karşı bir alternatif ev okulu modeli olarak gelişiyor.


Bu akımın öncülerinden biri ünlü eğitimci John Holt, öğrencilerin en hoşgörülü okul ortamlarında bile yeterince şefkatli bir muamele görmediklerinden yola çıkıyor.


Ailelere ve öğretmenlere daha fazla serbestlik tanınması gerektiğini söylüyor.


Yetenekli ebeveynlerin eğer isterlerse çocuklarını kendi evlerinde de eğitebilecekleri fikrini savunuyor.


Holt okulları boyun eğen, sorgulamayan, kendi kendine düşünemeyen vatandaşlar üreten bir kurum olarak görüyor.


Çocukların her gün okullara devam etmesinin eziyet olduğunu ve bu eziyeti çekenlerin gelecekte sorgulamadan vergisini ödeyen, otoritelere uyan yetişkin köleler olacağını vurguluyor.


Ev okulu uygulaması sağlıklı bir denetimin olmadığı toplumlarda kolayca suistimal edilebilecek ve çocukların eğitim hayatından koparılmasına varacak handikapları olan bir yöntemdir.


Eğitimcilerin eğitilmesinin bile çok zor olduğu koşullarda ebeveynlerin nasıl bir eğitim süzgecinden geçirilerek eğitimci olacağı ve denetimin olmadığı ortamlarda sağlıksız sonuçlar doğurabilecek bir sistemdir.



ORMAN OKULLARI


Orman Okulu başta Almanya’nın çeşitli eyaletlerinde olmak üzere birçok ülkede görülen alternatif eğitim bakış açısına sahip olan okullardır.


Ormanda ya da açık alanda aktif katılımlı öğrenme yöntemlerinin uygulandığı, tüm öğrencilerin kendilerine güven ve öz saygı geliştirebileceği okullardır.


Eğitim hava şartları nasıl olursa olsun dışarıda yapılır.


Sınıf ortamları acil durumlarda veya atölye çalışmalarında kullanılır.


Sınıflar ormanın içinde kulübeler halinde olabilir.


Doğada her şey dallar, yapraklar, böcekler, su birikintileri eğlenceli öğrenme materyallerine dönüşebilmektedir.


Okulların bir diğer özelliği de farklı kültürlerin ve etnik yapıların birbirlerini tanımasını ve iş birliği yapmasını sağlamasıdır.


Farklılıklar zenginlik demektir.



PAULO FREİRE GİRİŞİMİ


Freire Ezilenlerin Pedagojisi kitabında “tarafsız eğitim yoktur, eğitim ya genç kuşağı sistemin mantığına entegre etmekte, uyumu kolaylaştırmaktadır ya da eğitim erkekler ve kadınların gerçekliği eleştirel olarak ele aldıkları, dünyalarının dönüştürülmesine nasıl katılacaklarını keşfettikleri bir araç, bir özgürlük pratiği haline gelir" der.


Freire 1940’ların ortalarından itibaren kentin gecekondularında yoksul insanlarla çalıştı, onları gözlemledi.


Yüksek oranlardaki okumaz-yazmazlığın nedenlerini bulmaya çalıştı.


Geliştirdiği yöntemlerle okuryazarlık öğretiminde kilit rol oynadı.


Her bölgede çalışma ekipleri kurdu, halkın yaşamı ve sözcük dağarcığı araştırıldı.


Bilgilerin toplandığı ve analiz edildiği haftalarca süren çalışmaların sonucunda temalar belirlendi.


Her bir konu için görseller üretildi.


Uygulanan özgürleştirici eğitim yöntemi sonucunda okur yazarlık alanında önemli başarılar sağlandı.


Yukarıdaki örneklerde de görüldüğü gibi alternatif eğitim asıl olarak zorunlu eğitimin zıttı değildir.


Bizahati Freire'nin ifadesiyle " Kurucu Bir Radikallik " içerir.


Haklılığını ve uygulanabilirliğini bizzat kendi belirler.


Böylece tüm bileşenlerinin özne olmasını sağlar.


Belki de umutsuz gibi görünen yaşamlarımızı yeniden yaratmak için daha fazla özne olmalı ve geleceğe bu özgüvenle gülümsemeliyiz.

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page