top of page

Alternatif Eğitim: Hep Birlikte

Alternatif okul girişimi uygulamalarının ilk örneklerini Avrupa’da görüyoruz.


Bu uygulamalar yeni eğitim akımlarının etkisiyle şekilleniyorlar.


İki yüz yıl önce modern okulun ilk yıllarında İsviçre’de Pestalozzi, Almanya’da Froebel, ABD’de Alcott gibi hümanist eğitimciler öğrenmeyi sistematik hale getiren eğilimlere karşı çıkıp, yeni pedagojik anlayışlar geliştirmeye çalışmışlar.


Amerika’daki ilk alternatif okul girişimi 1827 yılında genç bir öğretmen olan Alcott tarafından Pestalozzi’nin eğitim anlayışı doğrultusunda kırsal bir alanda denenmiş, çocuklarının yeterince disiplinli olmadığını düşünen ebeveynleri yeterince memnun etmemiş.


Ama alternatif eğitim denemeleri tüm hızıyla devam etmiş.


Bu okulların bazıları günümüz eğitim sisteminde oldukça popüler hale gelerek ayrıcalıklı, elit bir toplum kesimine hitap ederek çalışmalarını sürdürüyor.



DEMOKRATİK DEĞERLER OKULLARI


Sudbury Vadisi ya da Demokratik Değerler Okulları olarak adlandırılan okullar, Amerika’da 1968’de kurulmuş.


Çoğu ABD’de olmak üzere 36 tane Sudbury Okulu bulunuyor.


Columbia Üniversitesinden fizik profesörü Daniel Greenberg öncülüğünde klasik eğitim sisteminden memnun olmayan velilerin girişimiyle kurulmuş bir alternatif eğitim kurumu bu okullar.


Okullarda yaş ayrımı yok, her yaştan öğrenci aynı ortamlarda etkileşim içinde bulunabiliyor.


Devamsızlığın, müfredatın, ders saatinin ve sınıfların olmadığı okulda öğrenciler neyi öğrenmek istediklerine kendileri karar veriyorlar.


Öğretmenler okullara bir yıllık sözleşmelerle alınıyorlar ve yine sene sonunda öğrenci görüşleriyle sözleşme süreleri yeniden gözden geçiriliyor.


Felsefeleri özgürlük, demokrasi, güven, sorumluluk üzerine inşa edilmiş.


Bu okullarda özgürlük esas, öğrenciler ne yapacağına, nasıl yapacağına, zaman ve mekana kendileri karar veriyorlar.


Kendi kendilerini yöneten kurumlar bunlar, iki yönetici kurul tarafından idare ediliyorlar.


Yönetim kurulu öğrenci, personel ve ebeveynlerden oluşuyor.


Katılımcı demokrasi çerçevesinde okul çalışanları ve öğrenciler tarafından yönetilen okul, felsefesini Freire, Illich, Parker, Dewey, Rogers ve Neill gibi radikal reformist felsefecilere dayandırıyor.


Bireye bir şey öğretmek değil öğrencinin, kişinin öğrenmeyi istemesi sonucu kalıcı öğrenme oluşur düşüncesi hakim.


Kişisel kapasite veya yetenek kavramları mutlak algılanmıyor, ortaya çıkmasına izin verildiğinde ve desteklendiğinde her ikisi de gelişecektir gözüyle bakılıyor.


Eğitimde fırsat eşitliği çok önemli, bölgesel, ekonomik, kültürel, sosyal çevre gibi faktörler günümüz eğitim sisteminde göz ardı ediliyor, tüm çocukların eğitim yarışına aynı yerden başladığı yargısıyla aynı müfredat aynı şekliyle uygulanıyor en ufak bir nüans farklılığı dahi gözetilmiyor.


Demokratik Değerler Okulu’nda öğrenme Montessori’nin dediği gibi “Eğitim sizin yaptığınız bir iştir, size yapılan değil.” anlayışı hakim.


Diğer alternatif okullarda olduğu gibi bu okulda da Aristo’nun “İnsan doğasında merak vardır.” görüşü temel alınıyor.


Öğrenmede merak esas.


Çocuklar merak ettikleri şeyleri öğreniyorlar.


Merak doğal bir dürtü, açlık, susuzluk gibi.


Burada önemli olan merak duygusunun canlı tutulabilmesi ve öğrenmeye yol açması.



REGGİO EMİLİA YAKLAŞIMI


Okul öncesi eğitim kavramı, çocuk gelişimiyle ilgili yapılan ilk çalışmalarla birlikte ortaya çıkmış.


Pestalozzi’nin 1774 yılında kendi çocuğu üzerinde gerçekleştirdiği gözlemlere dayanarak yaptığı çalışma, çocuk gelişimi alanında ilk bilimsel çalışma olarak kabul ediliyor.


Okul öncesi eğitimin gerekliliğine inanan Alman eğitimci Friedrich Froebel ilk okul öncesi eğitim kurumunu açan kişi olmuş.


Froebel 1837 yılında çalışmalarına başlamış 1840 yılında Kindergarten (çocuk bahçesi) adını verdiği ilk anaokulunu açmış.


1907 yılında erken çocuk eğitimi konusunda önemli başarıları ve çalışmaları olan İtalyan eğitimci Maria Montessori Roma’da ilk çocuk evini oluşturmuş.


Reggio Emilia Okullarının temelleri ise ikinci dünya savaşından sonra atılmış.


Savaş sonrası kadınlar çocuklarına daha iyi bir gelecek sunabilmek umuduyla, kendi elleriyle tuğla üstüne tuğla koyarak, 1946 yılında dayanışma ve özveriyle yola çıkmışlar ve ilk okullarını böylece kurmuşlar.


Villa Cella adındaki küçük bir köyde insanların küçük çocukları için bir okul inşa etmeye başladığını duyan, yirmi yaşında genç bir öğretmen olan Malaguzzi bisikletine atlamış ve köye gitmiş.


Köylüler Almanların geri çekilirken bıraktıkları bir tank ve birkaç kamyonu satıp, geceleri ve pazar günleri de çalışarak okul yapmayı planlamışlar.


Arazi çiftçiler tarafından bağışlanmış.


Tuğlalar ve kirişler bombalanmış evlerden çıkarılmış, kum ise nehirden getirilmiş.


Malaguzzi’nin öğretmen olduğunu duyunca kendileriyle çalışmasını istemişler.


Bugün Reggio Emilia Belediyesi yirmi iki okul öncesi eğitim kurumunu ve on üç çocuk yuvasını destekliyor.


Reggio Emilia yaklaşımına göre çocuk, büyüme sürecinde gelişimini engelleyen bir duvarla karşı karşıya.


Bu duvar eskimiş ve kalıplaşmış katı kurallar, davranış kalıpları ve geleneksel eğitim yöntemlerinden meydana geliyor.


Öncelikli olarak çocuğun yaşadığı toplumdaki yeni kültürel değerleri ve rolleri öğrenmesi için desteklenmesi gerekiyor.


Bu destek sağlandıktan sonra çocuk gelişimini engelleyen duvarları aşmayı başarabilir düşüncesi belirleyici.


Bir diğer eğitim yaklaşımı çocuklara somut yaşantılar sunularak yeni keşifler yapmalarına fırsat tanımak.


Reggio eğitimcilerinin “çocuğun yüz dili” adını verdikleri bu görüşe göre somut yaşantıları sembolik ifadelere dönüştürdükleri çok sayıda dili ifade ediyor.


Eğitim ortamı çok önemli ve ortam öğretmenin kendisi olarak ifade ediliyor.


Gündelik hayatımızda yaş ayrımı olmadan insanlarla etkileşimde bulunuruz.


Eğitim ortamlarının yaş gruplarına göre ayrıştırılması ve çocukların öğrenme faaliyetlerini öğretmenleri dışında sadece kendi yaş grubu içerisinde gerçekleştirilmesi alternatif eğitim yaklaşımları açısından doğru bulunmaz.


Yetişkinler ve çocukların ve eğitimcilerin bir arada bulunduğu ortam olan “Piazza” lar sosyal alışverişin sağlanması açısından önemli bu yüzden.


Her okulun doğal materyaller ve sanat malzemeleriyle dolu olan "Atelier” adı verilen bir atölyesi vardır ve her atölyede öğretmen ve öğrencilerle birlikte çalışan “Atelierista” adında birer grafik sanatları uzmanı bulunuyor.


Öğretmen de çocuklarla beraber öğrenme macerasına katılıyor.


Öğrenme hayat boyu süren bir faaliyet olarak görüldüğü için tüm alternatif eğitim kurumlarında eğitimciler de birer öğrenci.


Öğretmen öğrenme için ortam hazırlayıp, gözetmenlik yaparken, bu etkileşimlerde kendisi de öğreniyor aslında.


Hayat bizleri bildiklerimizi unutup bilmediklerimizi hep birlikte öğrenme yolculuğuna çağırıyordur belki de.


Ne dersiniz ?

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page