top of page

Bizim Hikayemiz

BİZİM HİKAYEMİZ


Çok uzun bir yoldan geliyoruz.


Yolculuğumuz milyonlarca yıldır sürüyor.


Bu süreçte beynimiz sırasıyla 500, 600, 800, 1100 ,1500 cm3 oldu.


Yani beynimizin hacmi 3 kat arttı.


Vücudumuzda yaklaşık 30 Milyon Hücre, 10 Milyar Nöron, 5000 Trilyon Sinaps bulunuyor.


Canlı bir sistem olarak alabildiğine karmaşığız.


Ve bu karmaşıklıktan dolayı kendimize ve dünyaya meydan okumaktan korkmuyoruz.


Ölümü bilen ancak ölüme inanmayan bir türüz, sonsuzluk ve ölümsüzlük istiyoruz.


Ölüm bizim için hem bir hakikat, hem bir sanrı.


Ölümle baş etme mücadelemizin en önemli bileşenleri belki de ateş ve rüya.


Ateş bize ağır uykuyu, ağır uykuda bize rüyaları getirdi, rüya bizim için bir poesis yani şiir oldu.


Doğada ancak memeliler rüya görüyor, özellikle primatlar ve insanlarda bu oran çok fazla.


Şempanze yavrusu uykusunun % 5’inde insan yavrusu ise % 40 – 70’inde rüya görüyor.


Yetişkin şempanzeler uykularının %15’ini, insanlar % 24’ünü rüya ile geçiriyor.


Jouvet’e göre kediler rüyalarının % 80 küçük hayvanları avlıyor, % 10 unda büyük hasımlarına karşı mücadele ediyor ve %10 unda beslenmeye ait rüyalar görüyor yani kediler son derece gerçekliğe yakın rüyalar görüyorlar.


Oysa insanlar için rüyalar aynı zamanda hayal gücümüzü tetikleyecek ve besleyecek kadar renkli ve çok boyutlu.


Rüyaların bizi esir almaması için çevre denetimine ve korteks denetimine ihtiyaç duyuyoruz.


Bu yüzden İlk Çağlar’dan beri kozmolojik – mitolojik düzenin devamı için tören ve şenlikler yapıyoruz.


Bu yaklaşımla düzensizlikleri aşıp düzene kavuşuyoruz, cezbedip itibar sağlıyoruz.


Ölüm ve cenaze bizim için hem kriz, hem krizin aşılması.


Ölümde buhran, kaygı, umut ve teselliyi bir arada yaşarız.


Ölümü asmak için becerilere de ihtiyaç duyarız.


Muhakemeye dayalı bir örgütlenme ile toplumsallaşıp, taklide dayalı bir terbiye ile bireyselleşiyoruz.


Kollektif praxisler ve bireysel insiyatifler geliştirip, stratejik kabiliyetler ediniyoruz.

Bunun araçlarından biri de dil.


Dil 800 ila 500.000 yıl önce ihtiyacımız haline gelip, yaklaşık 50.000 yıl önce gelişmiş.


Sanıldığının aksine insanlar dilsel becerilerde şempanzelerden çok kuşlara benziyor.


İnsanlarla şempanzeleri ayıran beyin değil gırtlak, gırtlak derin bir iletişimin temeli.


Çoklu enformasyon kaynaklarımız, el, ayak, beyin diyalektiği ile eko sistemimizi gelişiyor.


Özörgütlenme, özüretim, özyönetim becerilerimiz geliştikçe çok boyutlu bir bünyeye, morfogeneze dönüşüyoruz.


Toplumlar kurup, kültürler yaratıyoruz, tıpkı kurtlar, karıncalar veya arılar gibi.


Tarih boyunca savan toplumlarında merkezi örgütlenmeler ve ağaç toplumlarında ademimerkezi örgütlenmeler oluşturduk.


Avcılığımız hayvancılığın ve ekonominin, toplayıcılığımız tarımın ve kültürün beşiği oldu.


İlkel toplumlarda birkaç düzine iken eski toplumda yüzlerce kişi ve tarihli toplumlarda binler ve milyonlar olduk.


İcatlar yaptık, hünerler geliştirdik, ustalıklar kazandık, mevki, statü ve roller edindik.


Şiddet, oyun, neşe, haz ile yaşayıp, düzensizliği düzenleyebildik.


Çoklu entegrasyon, çok merkezlilik, bütünleyiciliğimiz sayesinde, türetici yetkinlikler geliştirdik.

Artık rözenans, ahenk, senkron yaratabiliyoruz.


Takip, dikkat, uyanıklık, çeviklik, beceri, teknik, özerklik gibi beceriler sayesinde çoklu bağlılıklar geliştiriyoruz.


Toplumsal hareketliliklerle toplumsal bütünleşmeler oluşturup, toplumsal eşitsizliklerle saadet eşitsizlikleri üretiyoruz.


Kültürler yaratıyor, aktarıyor, öğretiyor ve öğreniyoruz.


T. S. Eliot “ İnsan türü gerçekliğin fazlasını kaldıramaz, kaldırabilenler normları ve yasaları oluşturur” demiş.


Hölderlin İnsanlara “ Ebediyetin Kralı”, Pascal “ Ey Gülünç Kahraman “ demiş.


Tarihli toplumlar insanlık tarihinde ancak binde beşlik bir yer kaplıyor yani yolun başındayız belki de.


Hayattta kalmak için mi yaşıyoruz yoksa yaşamak için mi hayattta kalıyoruz ?


Henüz bilmiyoruz bunun cevabını.


Aydınlatan her şey gibi karanlıktayız bir yönümüzle.


Belki de hala Arkhe’yi ilkeyi, temeli ve kökeni arıyoruz.


Canlı bir düzen içinde sürekli yeniden doğup, yok oluyoruz.


Tüm bu kaosu ve düzeni yaratan canlıya, insana dair bir yazı dizisi oluşturmayı planladık.


Hep birlikte insanın yolcuğuna birlikte bakmak istiyoruz.


Yolculuğumuza katılırsanız seviniriz.


Başlayalım mı ?

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page