( Bizim Hikayemiz – 4 )
” Mahsa Amini’nin Anısına “
Horasan şehrinin adı “ Güneşin Yeri “ anlamına gelir.
Bu ismin verilmesi bölgede İslamiyet öncesi inançların varlığına ve nüfuzuna işaret eder.
Ateşperest Zerdüştiler, Güneş tapıncına dayanan Mitra, Budizm ve Şaman inancı mensuplarının bölgede bıraktığı izler kültürel mirasın zenginliğinin ifadesidir.
Horasan adı Ortaçağ’da tüm Doğu İran, Afganistan’ın Kuzeybatısı ve Türkmenistan çöllerinin Güney bölümünü içine alır.
Günümüzde Horasan, pamuk ve şekerpancarı gibi çeşitli ürünlerin yetiştirildiği zengin bir bölgedir.
Bilim ve kültür merkezi olmanın yanı sıra Horasan aynı zamanda büyük toplumsal çalkantıların yaşandığı siyasal bir merkez konumundadır.
Abbasi devletinin yöneticileri, Horosan’ın hükümdarları, birçok hukuk hizmetinin mensupları ve ünlü konuşma üstatları Horasan’daki Merv Şehri’nden yola çıkmışlardır.
Ortaçağ’da Müslüman dünyasındaki mevcut 2500 ‘den fazla bilim ve kültür temsilcisinin yarıdan fazlasının Merv’ de doğmuş olduğu ifade edilir.
11.yüzyılda çok sayıda bilim insanının Maveraünnehir’den Merv’e göç ettirildikleri belirtilir.Mervli bilim adamları kendi devirlerinde bilimin çeşitli dallarına tarih, filoloji, coğrafya, matematik mekanik, astronomi fizik vs. önemli katkılarda bulunmuşlardır.
Ortaçağ’da Türkmenistan’da bilimin gelişmesine İran, Hint bilim geleneklerinin de katkıları olmuştur.
Merv’in kütüphanelerinde Moğol saldırısından önce çalışan ünlü bilgin Yakut’da istifade etmiş
Mucemul Buldan (Yurtların Sözlüğü )adlı eserini yazmıştır.
Ortaçağ yazılı kaynaklarında Merv’de bilimin gelişmesine büyük ivme kazandıran zengin kütüphanelerin olduğu hakkında birçok belge vardır.
Merv’de en az on kütüphane olduğu yazılı ifade edilir.
Kütüphanelerin hizmetlerinden faydalanmak için Horasan’ın Maveraünnehir’in Arabistan’ın ve
Doğu’daki pek çok bölgeden düşünürler gelirmiş.
Merv’in tarihine ait bazı bilimsel çalışmaların ve kitapların zaman içinde kaybolup gittiği söyleniyor.
Örnek olarak Biruni’nin çalışmalarında anılan Merv’in Tarihi’ni söyleyenebilir.
Abdurrahman El-Hazini’nin zamanının en büyük fizik bilgini olduğu iddia ediliyor.
Galileo Galile’nin 17. Yüzyılda yaptığı buluşları ondan 500 yıl önce 12. Yüzyılda bulduğu biliniyor.
Newton’un bulduğu farz edilen yerçekimi kuvveti kanununun da aslında Türkmenistanlı El-Hazini’ye ait olduğu savlanıyor.
El-Hazini Merv’de Sultan Sencer’in sarayında yaşamış ve çalışmış.
Felsefe ve matematik bilimini öğrenmiş, daha sonra ise geometri alanında kendini geliştirmiş.
Astronomi Tablolarının Karşılaştırılması adlı eserini 1115-1120 yılları arasında yazmış.
O tabloların yardımıyla Merv ile Bağdat arasının enlem ve boylamlarını saptamış.
Bölgede yaşayan bir başka düşünür olan Ömer Hayyam, Melikşah döneminde, sarayda astrolog, hekim ve danışman olarak çalışmış.
Melikşah’ın Sultan Rasathanesi’nde başkanlık yapmış.
Ömer Hayyam güçlü bir matematikçi, astronom ve müzik sanatının önde gelen kuramcısı olarak kabul ediliyor.
Aynı zamanda Arap ve Fars edebiyatını iyi bilen yetenekli bir şair.
Horosan aynı zamanda İslam dünyasındaki dört büyük tasavvuf merkezinden biri sayılıyor.
Horasan Sufileri’nin Anadolu’daki tarikatlara ve Anadolu’ya giden Horasan asıllı her çeşit ( Türk,
Kürt, İranlı vs. ) topluluklara etkileri olmuştur.
Horasan, Aleviliğin verimli serası veya Batınilerin yahut Şiilerin var olduğu bir alan değildir.
İslam’ın dört mezhebine ve alt kollarına ait dini – fikri akımlar daha önce buralarda önemli kitle tabanı bulabilmişlerdir.
Başlangıçta bir inziva ve çilekeş hayata dayanan Sufilik (tasavvuf) ilerleyen süreçte Hristiyanlık, yeni Platonculuk ve Budizm’den etkilenmiştir.
Tasavvuf teriminde çokça kullanılan fena kavramı (bir şeyin içinde yok olma, kendini hiçe sayma, ölmeden önce ölme) Sufi anlayışında da mevcuttur.
Bu da Budizm’deki Nirvana kavramının bir yansımasıdır.
Nirvana Sufilerin Fenafillah, Allah’ın varlığında erimek, onunla bütünleşmek olarak adlandırdıkları hayali mertebeyle örtüşür.
İran’ın Fars kentinde doğan Hallacı Mansur “ Ben Hakkım ( En- el Hak ) ” dediği için çarmıha gerilmiş ve sonrasında derisi yüzdürülmüştür.
Sufi Dervişler Türklerin Orta Asya’dan taşıyıp getirdiği Şamanizm’in izlerini taşır.
Horasan öteden beri tasavvufun gelişmesinde önemli bir yerdir.
Horasan’da önemli bir Sufi’nin olmadığı yerleşim veya köy neredeyse yoktur.
Horasan tasavvufu Anadolu’nun İslamlaşmasında da önemli rol oynamıştır.
Türkler İslamiyet’i tanımadan önce Budizm, Zerdüştlük, Yahudilik, Hristiyanlık ve Maniheizm gibi dinleri kabul etmişlerdir.
Bu nedenlerle Anadolu Alevi-Bektaşiliği Heteredoks bir İslam anlayışıdır.
Çin–Hint, Orta Asya, Fars etkilerinden süzülerek Anadolu’ya giren bu varoluşsal zemin, çokluk ve çoğulluğu esas alarak Anadolu Kültürü’nü oluşturan değerlere çok önemli katkılarda bulunmuştur.
Anadolulu kimliğimizi bize kazandıran derin köklerimizi yeniden keşfetmemiz, kuşkusuz yeni ufuklar ve tahayyüller kazandıracaktır hepimize.
Comentarios