Kapitalist ve faşist ideolojiler arasındaki yakın ilişki, davranışlarının ortaklığından çıkarılabilir. Zaman zaman karşıt veya farklı olarak görülen bu iki ideolojinin birleşimi, dünyayı ve insanlığı uzun süredir bulunduğu çukurda tutmaktadır. Kapitalizm ve faşizm arasındaki yakınlığı ve ortaklığı görebilmek için her ikisini de iyi tanımak ve tarihsel gelişimlerini incelemek gereklidir.
Kapitalist mekanizma, günümüzde insanların bir işyerinde çalışması ve emeklerinin karşılığı olarak çeşitli malzemeleri onların kılmaya yarayacak parayı temin etmelerine dayanan bir sistemdir. Bu sistemde, kişi ürettiği değerden uzaktır; çoğunlukla emeğinin karşılığından çok daha az bir ücrete mecburdur ve sistemden çıkması mümkünatsız gösterilmektedir, çünkü “dünyanın düzeni hep böyle olmuştur ve hep böyle olacaktır”.
Kapitalist sistemde insanlar bir işi yaparak geçirdikleri zaman karşılığında para alırlar. Aynı şekilde bir şey satın alırken de aynı para kullanıldığı için aslında kişi zamanının karşılığında ürün almış olur. Hayatının bir kısmını satarak mülk edinebilir. İnsanları bulundukları duruma mecbur bırakabilmek için kapitalizm değer üretimi sağlayan kaynakları ele geçirmek ve elde tutmak zorundadır. Su kaynakları bir şirkete ait olduğu sürece insanlar zamanlarının bir kısmını satarak su satın alacaklardır, daha doğrusu buna mecbur kalacaklardır, çünkü su içmelerinin başka bir yolu yoktur. Tarlalar kişilere ve şirketlere ait olduğu sürece kendilerini ve ailelerini beslemek için zamanlarını satacaklardır. İşte aslında bu kadar temel ve basit kılcal damarlardan beslenen ve kişileri hapseden kapitalizm, tüm bu kaynakları elinde tutmak için var gücüyle çabalar.
Kağıt üzerinde çok kolay teşhir edilebilen ve açıklanabilen kapitalizmin en sağlam köklerini insan psikolojisinde saldığı görülür. Kimse temel ihtiyaçlarını elde edebilmek için hayatını satmak zorunda kalmak istemez elbette, fakat kapitalizm kendi yarattığı bu hengameden çıkmak için yine kendisinden geçen yeni yollar tarif eder. Kişi hayatını satarak madde elde etmek istemiyorsa, maddeleri sahiplenip aynısını başkalarına yapabilir. Bu şekilde, sınıflı toplum yapısını zedelemeden insan tepkilerinin önüne geçilebilir; çünkü insanlar kendileri zulme uğramak yerine başkalarına zulmetmeyi tercih ederler. Zaten kapitalizmin devamını sağlayan da bu ilkedir. Yani herkes, kendisi için en iyisini ister; bu sürecin başkalarına etkisi ise kapitalizmin yarattığı hayatta kalma ihtiyacı içerisinde önemsiz hale gelir.
Herkes kendisi ve belki sevdikleri için en iyisini isterken toplumsal piramitte yukarı doğru bir hareketlenme başlar. Herkes yukarı tırmanmaya çalışırken ve birbirinin üstüne basarken, kapitalizmin kanunları kurtarıcı olarak geri gelir. Burjuva yasaları bu “rekabetin” haksız bir şekilde gerçekleşmesini, yani şiddetin işin içine girmesini önlemek için vardır. Fakat aynı yasalar, kapitalizmin kendi şiddetini engellemez.
Kapitalizm günümüzdeki formunu Sanayi Devrimi sonrasında almış olmakla birlikte evrensel bir fikirdir. Tarih boyunca var olmuş olan bir akımın aldığı son biçimdir. Bu anlamda da yeni bir olgu olarak değerlendirilmemesi gerekir. Antik çağlardan itibaren gücün kontrolü kapitalizminkine yakın bir şekilde sağlanmıştır. Gerçek gücü barındıranlar, yani askerler, işçiler ve çiftçiler her zaman daha büyük ve sanal bir güç tarafından kontrol edilmiştir. Bu güç, “üstün sınıflardır”. Tarihsel süreçte soylular, din adamları, ve burjuva olarak değişen bu üstün sınıf, emek üretmemesine, yani gerçek bir değer yaratmamasına rağmen üretilen emek ve değeri sahiplenir ve bundan faydalanır. Bu mekanizma, tarih boyunca karşımıza çoğunlukla emperyalizmle birlikte çıkar, ve sonrasında da ilkel bir faşizme evrilir.
Kapitalizm ve diğerlerine üstünlük ihtiyacı, evrenseldir ve insanın içinde bulunan bir güdünün ortaya çıkması ile hakim kılınır. İnsan, kendi başına olduğunda etrafındaki her şey ona fayda sağlamak için varmış gibi görünür, tıpkı dinlerin iddia ettiği gibi. Aynı zamanda bu, temel bir hayvan davranışıdır. Faydayı esas almak ve faydayı da kendisi için istemek, tıpkı hayvanlar gibi insanların da derinlerinde yer alan ve uzun süre giderilemeyecek arzularından biridir. Fakat etrafında tıpkı kendisi gibi düşünen, ortaya çıkan değeri kendisine isteyen onlarca, yüzlerce başka insan olduğunda; değeri kimin sahipleneceği bir güç tartışmasına dönüşür. Bu güç tartışması, tarihsel kapitalist mekanizma içerisinde faşist altyapıların oluşmasını sağlar.
Neil Faulkner, Marksist Dünya Tarihi kitabında ilk insan gruplarının tercihleriyle ilgili şunu söyler: “Hiç bitmeyen yiyecek arayışının zorluğu sıklıkla alternatifleri ortaya çıkarıyordu: Bazı gruplar daha muhafazakâr bir seçim yaparak oldukları yerde kalır, yaşamlarını eski şekilde sürdürür ve işlerin yolunda gideceğini umut eder. Daha girişken olan bazılarıysa belki yeni bir bölgeye göçecek, yeni avlanma teknikleri geliştirecek, ya da bilgi, kaynak ve emeklerini bir araya getirmek üzere diğer gruplarla bağlantı kuracaklardır”. Dünya tarihi, başarılı olan girişken grupların geri dönüp muhafazakar olanların emeğini sömürmesiyle doludur, ve bu temel mekanizma tarih boyunca değişmemiş, günümüzde kapitalizm ismi altında hakimiyetine devam etmiştir. Başarılı ve cesur olanların olmayanları hakimiyet altına aldığı ve sömürdüğü düzenler temelde ne kadar ortaksa, kapitalizm ve faşizm de o kadar ortaktır.
Temellerinde ve tarihsel köklerinde hiçbir fark bulunmayan bu iki ideoloji arasındaki tek fark, eylemlerine ilk başladığında faşizmin etnik kökene vurgu yapması ve bunu bir esas olarak kabul etmesidir. Fakat bir faşist bir deneyimde “yabancılar” temizlendikten sonra faşizmin eksiksiz bir kapitalizme dönüştüğünü görürüz. Güçlünün güçsüzü sömürmesini doğal karşılayan ve hatta teşvik eden bu insanlıktan uzak tutum, aksinin savunulduğu her yerde çabalarını ve kaynaklarını birleştirerek ortak bir davranış sergiler.
Kapitalizm, faşizmi gerektiği yerlerde bir silah olarak kullanır. Halkı dünyanın düzeninin hep böyle olduğuna ve hep böyle olacağına inandırmak için, değer kaynaklarını elinde tutmak için ve gerçekten yıkıcı şiddeti kendi tekeline almak için faşizmi ve onun şiddetini kullanır. İkisini ayrı ve hatta düşman sanmak, çok büyük bir hatadır. Kapitalizm ve faşizm, her konuda ortaktır ve birlikte çalışır. Değişim için gereken de mücadele hareketinin birlikte çalışmasıdır.
コメント