top of page

Keşifler ve İsyanlar

Bizim Hikayemiz – 3


Bizim Hikayemiz yani tarihimiz okullarda anlatıldığı gibi tek düze ve doğrusal gelişmedi.


Aksine her zaman çelişkili, çatışkılı ve diyalektikti.


Karşıtlar birbirini besledi, zaman zaman birbirlerini yok edip bazen de birbirlerini geliştirdiler.


Bu dönemlerin en yoğun olduğu zamanların biri de 1350 – 1650 yılları arasındaydı.


Avrupa Medeniyeti için Rönesans 1350 yıllarda başlayıp 1540’li yıllarda doruğuna ulaştı.


Süngüler ve toplarla silahlanmış askerler 1350 – 1500 yılları arasındaki 150 yıllık bir süreçte şövalyeliğin sonunu getirdiler.


Reform Luther’in 1517’de 95 maddelik tezini Wüttenberg Kilisesi’nin kapısına asmasıyla başladı.


Bir başka Protestan lider Calvin 1540’larda düşünsel karargahını Cenevre’de kurdu.


Protestanlık Katolikliğin alternatifi olarak özellikle Kuzey Avrupa Ülkeleri’nde benimsendi.


Hristiyanlığın bu yeni yorumu bir yönüyle laiklik ve sekülerleşme çabalarının da önünü açtı.


Bu dönem büyük düşünürlerin, bilim adamlarının, icatların ve buluşların dönemiydi aynı zamanda.


Galile 1564’te doğdu, 1642’de öldü, Descartes 1596’da doğdu ve 1650’de öldü.


Mikroskop 1599, Teleskop 1608, Barometre 1643, Termometre 1654’te icat edildi.


Tüm bu gelişmeleri tetikleyen en önemli veri keşifler çağıydı.


Arabistan’dan getirilen kahve, Çin’den getirilen çay ve Hindistan’dan getirilen şeker kamışı

Avrupalarının sosyal alışkanlıklarını değiştirdi.


Güney Amerika’da durum biraz farklıydı, yerliler daha önce hiç görmedikleri atlar ile karşılaşınca onları tanrısal varlıklar sandılar.


Cortes atlar için “ Tanrıdan başka tek güvencemiz atlarımız “ diyordu.


Avrupa Amerika’ya ölüm getirirken, onlardan yaşamsal önemde yeraltı ve yer üstü kaynaklarını çaldılar.


Çaldıkları madenlerden ve hazinelerden daha uzun bir süre yararlanacakları asıl katkıyı da bu topraklarda buldular “ Patates “.


Zaman zaman açlık sorunları yaşayan Avrupa için patates en önemli besleyici gıda oldu.


Tahıllara göre 4 kat daha fazla karbonhidrat içermesi nedeniyle kıtayı açlık ve kıtlıktan kurtardı.


Aynı zamanda Avrupalıların beslenme rejimlerini değiştirerek onlara değişim için gerekli insani enerjinin önemli bir bölümünü sağladı.


Yokluğu felaketlere yol açtı, İrlanda’da 2 milyon kişi açlıktan öldü.


Avrupalılar için keşifler çağı ne kadar aydınlıksa, yerliler açısından da o kadar karanlıktı.


Amerika topraklarında 1500 yıllarında 50 milyon kadar olan nüfus 1650’de 4.5 milyona düşmüştü.


Avrupa bu dönemde gelişti ve dönüştü, bedeli bir kıtanın nüfusunun % 90 oranında yok edilmesi oldu.


Avrupa bilim ve sanat ile kurulduğu kadar kan ve barut ile de kuruldu.


Bu sırada Doğu’da da gelişmeler oluyordu.


İlk Rus Kaşifleri 1638’de Pasifiğe vardılar.


Moskova’da Kızıl Meydan’ı süsleyen Aziz Basel Katedrali’nde İtalyan işçi ve mimarlarının taş

işçiliği ile İran ahşap işçiliğinin birleşimi ile mükemmel bir sentez oluşturuldu.


Çin’ de bu dönem devletin güçlenmesini sağladı, 15. yy. deniz ticaretleri gelişti.


Yangtze Nehri (Uzun Nehir) ve Sarı Nehir Çin’in hayat kaynağı olmaya devam ettiler.


1500 -1650 yılları arası İslam Tarihi’nin bir çok açıdan en başarılı dönemi olarak geçti.


Bu bilgilerden hareketle 1350 – 1500 yıllarını dünya tarihi açısından sıçramaya hazırlık, 1500 – 1650 yıllarını sıçrama başlangıcı kabul edebiliriz.


Peki böyle bir dönemde Anadolu topraklarında neler oluyordu ?


1225 – 1335 yılları arasında gerçekleşen Moğol İstilası coğrafyayı pek çok açıdan allak bullak etmişti.


Moğol istilasına direnen en önemli güç Türkmenlerdi.


İstiladan kaçan toplulukların çoğu batıya doğru sürüldüler ve buralarda yeni beylikler kurdular.


Bunlardan biri olan Osmanlı Beyliği 1300’lü yıllarda kuruldu.


Başlangıçta heterodoks islamcılar, dervişler, Ahiler ve Türkmenlerle işbirliği yapan Osmanlılar için 1500’lü yıllar dönüm noktası oldu.


O döneme kadar kendilerinin temsil ettiklerini sandıkları topluluklar adına konuşan yeni bir yönetici çıktı, Safevi Devleti’nin lideri “Şah İsmail “.


1514’te Çaldıran Savaşı’nda ordusunun büyük bölümünü Türkmenlerin oluşturduğu Şah İsmail İslamiyet’teki 12 imamın 7. sinin soyundan geliyordu.


Şah İsmail’in ve Yıldırım Bayezid’in orduları Çaldıran’da karşılaştı ve kazanan Bayezid oldu.

Bu savaşın en önemli sonuçlarından biri Celali İsyanlarıydı.


1519’da Yozgatlı Şeyh Celal’in başlattığı isyanlar 1648’de ayaklanan Abaza Hasan Paşa’ya devlet tarafından verilen görev ve rütbeler sonucu sona erdi.


Yaklaşık 130 yıl süren bu iç karışıklık süresince Anadolu’da bir çok isyan çıktı.


Aradan yaklaşık 500 yıl geçmesine rağmen bu savaşın sonuçları hala günümüzdeki sosyal ve siyasal gelişmelere etki ediyor.


Avrupa’nın iç ve dış çelişkilerini keşiflerle aşmaya çalıştığı sözünü ettiğimiz dönemlerde Anadolu toprakları önce büyük bir istila, ardından bir iç çatışmalar dönemi ve en nihayetinde toplumsal tabanın rıza kaybının yaşandığı bir isyanlar dönemiyle geçirdi.


Yolculuğumuzun bu bölümünde yeni bir yola ayrımına gelmiş bulunuyoruz.


Artık Dünya’daki ve Anadolu’daki tarihsel ve toplumsal gelişmeleri karşıtlıklar ve benzerlikler üzerinden ele almaya başlayacağız.


Dünyalı ve evrensel olmanın gereği olarak Yeryüzü Yurttaşı olup, Anadolulu ve yerel olmanın gereği olarak Gelecek Kolektifini inşa edeceğiz.


Böylece yeni bir senteze ve paradigmaya ulaşmaya çalışacağız.


Yazılarınızla ve eylemlerinizle bu çabaya destek olmanızı rica ediyoruz sizden.


Katılır mısınız ?

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page