top of page

Nasıl Bir Eğitim İstiyoruz?

Güncelleme tarihi: 19 Kas


Eğitim; sosyal, ekonomik, kültürel, felsefi, psikolojik ve politik; her yönden ideal bir toplumda en temel değer, yapı taşıdır. Bu toplumlar içinde, toplumca eğitime yüklenen anlam, barındırdığı kişilerin sayısı veya niteliğiyle ilgili değil; o kişilerin insan oluşundandır. Eğitim, eğitimin programlanması, süreçleri ve en önemlisi çıktıları; ona gösterilen özenin simgesidir.


Öyle ki sağlıklı bir sistemde eğitimin sonu yoktur. Her çalışma grubunda, her yaş grubunda eğitilmesi gereken ve eğitilecek, yapılandırılacak yönler bulunur. Bu süreçler toplumun fertleri tarafından aksatılmadan takip edilir. Toplum, hem topluca hem bireysel olarak düzenli biçimde yeniden şekillenir. Fakat biz şu anda ideal bir toplumu değil, daha insancıl bir toplumdaki olması gereken değeri tartışıyoruz.


Herhangi bir oluşumun insanlarını kendine dürüstlükle bağlayabilmesi için kurması gereken ilk yapı güvendir. Bu güven her koşulda insanlarının yanında olduğunu göstererek, gerçeğine kimsenin mani olamayacağını belli ederek sağlanır. Bahsettiğimiz konuda eğitim kurumlarından, alternatif eğitim alanlarından beklenen de budur. Başta çocuk ve gençlerin, işlenecek beyinlerin, ait hissedebileceği; sonrasında toplumun birer parçası olacağı ortamı kurmaktır.


Bu ortamı öğrenci merkezli bir yaklaşımla oluşturabiliriz. Öğrenciyi tüm ölçeklerde değerlendirerek, onu anlayarak, ona özgü bir iletişim şekli geliştirerek sağlayabiliriz.

Aktarılacak müfredatı, anlamı, onun kavrayabileceği biçimde, anlayabileceği dilde de iletebilmek gerekir. Dolayısıyla bu yaklaşım için gelişmiş bir gözlem ve analiz yeteneğine ihtiyaç vardır: Öğretmen. Bu da demek oluyor ki bir öğrenciyi eğitmeden önce, onu eğitecek eğitimcinin öğrenci olması gerekir.


Bu, eğitimin yatağını hazırlamak için ilk halkamızdır. Eğitimci kişiliği de özenle eğitmeli. Kendi hazinesinden verecek eğitimci; kendini ve dünyayı tanıyan, elindekilerin farkında olan kişidir. Yaptığı işin ciddiyetinin farkında, geleceği inşa ettiğinin bilincinde olmak zorundadır. Yakalamayı, süzmeyi, işlemeyi ve vermeyi; dönüştürmeyi, değer katmayı, canlandırmayı bilmelidir. Ve daha önce de bahsettiğimiz gibi, bu öğrenme ve değerlendirme bitmemelidir. Gelişim sürekli olarak gözetilmelidir.


Eğitim ortamını oluşturmak için ikinci halkada aile ve toplumun dahil olacağı bir sistem kurmalıyız. Eğitilmeye hazır bir zihin tekil biçimde var olan bir şey değildir. Bireyin var olması için toplumuna ihtiyacı var ise bu toplumun hayat damarlarından biri, eğitim için de toplumuna ihtiyacı vardır. Eğitimine hazırlanması, her adımda desteklenmesi ve kendini geliştirmesi, bu değişimlerinin gözlemlenmesi ve karşılıklı dönüt alınması için toplumuna gereksinim duyar. Birey, toplumuyla eğitilir.


Çizilen çerçeveyle eğitimine hazır hale getirilen öğrencinin sisteminde ilk anından son anına kadar onu yaratıcılığa ve eleştirel düşünmeye teşvik edecek, onun merakını canlı tutacak, odağını koruyacak öğretiler bulmalıyız. Düşünmeyi, analiz etmeyi, sağlıklı iletişim kurmayı öğreneceği yollar sağlamalıyız. Onu gerçeklerle iç içe yetiştiren, çağında ve çağının ötesinde ayakta tutabilecek fikirler sunabilen, üretmeyi öğreten bir sistem gerekir. Ona öğretilerini uygulayabileceği, deneyebileceği, pratik yapabileceği; kısaca uygulamalı öğrenmesini sağlayabileceği alanlar yaratmalıyız. Ellerinin farkına varmasını sağlamak zorundayız. Her eğitime aç dimağa bu sistemi kapsayıcılıkla ve eşit erişirlikte sunmalıyız.


Tüm bu küçük, özen isteyen adımlarla ilk tuğlasından sağlıklı biçimde inşasına başlanan birey toplumunun, sürecin içinde ve sonunda, sorumluluk kavramıyla ilişkisini oturtmuş, görev bilinci yüksek bir ögesi olacak. Kendisine fikirlerinde, projelerinde ve doğru karar almasında destek verildiği için, psikolojik açıdan da yalnız olmadığı hissettirildiği için sorun çözme becerisi gelişmiş, özgüveni yüksek, disiplinli ve kendinden emin bir karaktere evrilecek.


Bu eğitim baştan sona insanı cevher olarak gören, elmasmış gibi işleyen bir süreçler bütünü. Her beynin eğitilebileceğini bilerek ve bunu görerek çıkılması gereken bir yol. Çünkü eğitim yabancılaşmanın içinde, kendi sesini unutanların sesini duymakta, iç ve dış baskılarla kendinden kaçanları bulmakta. Onların kendilerini bulmalarını, duymalarını sağlamakta, yeniden yaşama döndürmekte. Eğitim bir çocukla kitap okumakta, bir gençle sohbet etmekte. Bir yolcuya yoldaş, bir kaybolmuşa yol olmakta.


İstediğimiz eğitim; toplumu onarmakta, onu yıkıp yeniden yapmakta. İdeal veya ütopik değil, sağlıklı ve gerçek bir toplumda istediğimiz eğitim. Üreten, dayanışan, konuşan ve dinleyen, kabul eden ve reddeden, seven ve eleştiren, gelişen ve geliştiren yapıda. Eğitilenin yaşamında gösterdiği tepkilerde, aştığı zorluklarda. Kendiyle bütünleşmesinde, dünyayla kurduğu iletişimde, ekibine gösterdiği sadakatte. Hayata karşı gösterdiği duruşta, kendine olan saygısında. Dokunduğu insanlarda.

Son Yazılar

Hepsini Gör

Commentaires


bottom of page