MÖ 73 yılında Roma, zengin kesim ve onların ihtiyaçlarını gören kölelerden oluşan, sınıflı toplum yapısına sahip bir devletti. Zengin kesim aktif güç olsa da bu zaman zaman değiştirilmeye çalışılıyordu. Yaygın olarak yapılan köle ticareti, ucuz işgücü kaynağının varlığı açısından o dönemde ekonomik anlamda belirleyici bir etkendi. Farklı coğrafyalardan gelen tüccarlarla veya fethedilen bölgelerin halklarıyla elde edilen köleler daha çok tarla ve maden işlerinde kullanılıyor ve bazılarına da uşaklık yaptırılıyordu.
Bu kölelerden biri de Spartaküs’tü. Bilinene göre Trakya kökenli olan Spartaküs, isyankar ve direnişçi bir karakter yapısına sahiptir. İlk defa Roma'da köle olarak satıldığında sahibinden kaçmayı başarmış olması bunun bir göstergesidir. Bir süre kiralık asker olarak çalıştırılan Spartaküs’ün vücudu köle olarak dağlandı, kimliği ortaya çıktıkça bulunduğu şehri değiştirerek hayatta kalmaya çalıştı. Nihayet bir gladyatör okuluna satıldı ve buradaki 70 kişi ile beraber arena dövüşleri için eğitilmeye başlandı.
Spartaküs’ün döneminde kölelik daha stratejik kullanılıyordu. Köleler savaşlarda yer alarak askeri amaçlı kullanılıyordu. Bu, kölelerin arena dışında da savaşa aşina olmalarını sağlayan unsurdu. Galibiyet sonucu alınan kazançlar köleler arasında eşit olarak paylaştırılıyor, böylece kısa vadede isyan çıkmasının önüne geçiliyordu. Altın yerine demir bakır gibi temel maddelerle ticaret yapıldığından kendi silah üretimlerini gerçekleştirebiliyorlardı.
Tüm bunlar köleleri hoş tutmak için yapılsa da okullarda balık istifi halinde savaşmayı öğrendikleri ve çalıştırıldıkları gerçeğini değiştirmiyordu. Zengin kesimin sadece eğlenme ihtiyaçlarını gidermek için arenalarda dövüştürülen köleler, her geçen gün özsaygılarını ve gururlarını biraz daha kaybediyorlardı.
Bundan 60 yıl önce de benzer köle hikayeleri mevcuttu. Bergamalı Aristonikos bu hikayelerden birini yazmıştı. Spartaküs’ün Aristonikos'un isyanından ve Güneş Ülkesinden etkilendiği varsayıldığından Aristonikos’a da değinmek gerekir:
Aristonikos, bilinene göre önceki Krallardan 2.Eumenes’in gayrı meşru oğludur. Roma ve Aristonikos arasında anlaşmazlıklar yaşanır ve Aristonikos, kendini III. Eumenis adıyla Kral ilan eder. Kent soyluları ve Roma, Aristonikos'un Krallığını tanımaz ve kente girmesini kabul etmez. Bunun üzerine Aristonikos isyan eder.
Fakat bu isyan sıradan bir isyan değildir. Çünkü kölelere özgürlük ve eşitlik vadetmiştir. Kardeşlik içinde yaşanacak bir Güneş Şehri kurmayı hedefler. Aristonikos kendini “köleler ve alt sınıfların lideri” olarak tanımlamaya başlar.
Bu sayede “Güneş'in Şehri”nde kölelerin vatandaşlık aldığı ve hür olduğu fikri Spartaküs'ü etkileyen bir fikir oldu. Ayrıca Aristonikos’un döneminde de isyan eden kölelerin çoğunluğu gladyatördü. Gladyatörler adeta savaş makineleriydi ve Spartaküs de bu köle liderlerinden biriydi.
İsyana kadar olan süreçte Spartaküs kendini ve kölelerini geliştiriyor, örgütlenmeye çalışıyordu.
Bir gün kendilerini savunabilecekleri basit araçlarla harekete geçip 70 köle olarak kaçtılar. İtalya kırsalına ulaşmayı başaran Spartaküs’ün karşısına arabalı askerler çıktı. Askerleri etkisiz hale getirerek içindeki silahları kullandılar. Yollarındaki köyleri yağmalarayarak, ganimet ve erzakları toplayarak yollarına devam ettiler. Bu açıdan ordu, ihtiyaçlarını gidermek için erzak toplamak zorunda olsa da yağmalarıyla amaçlarından sapmaya yaklaşmıştı. Onları durdurmaya çalışanları da atlatarak ilerlemeye devam ettiler.
Ancak zamanla köleler daha fazlasını istemeye başladı ve ilerlerken karşılaştıkları mağdur birçok kesimi aralarına aldılar. Artık 70.000 kişilik bir ordu kurmuşlardı. Spartaküs’ün amacı Roma ordusunu yenmek değildi. Spartaküs, Trakya’ya dönmek için yoldaydı. Bu doğrultuda grubunu ikiye böldü. Fakat kendilerini güçlü ve yenilmez görmeye başlayan, günden güne sayısı artan ekip, İtalya’dan intikam için hazırlanmaya ve Spartaküs’e karşı gelmeye başladılar.
Bu sırada Roma, Spartaküs’ün yaptıklarından haberdar oluyordu. Kölelerin ayaklanması ise diğer ezilenlere cesaret veriyordu. Roma onları durdurması için dönemin en zengin adamlarından biri olan komutan Crassus’u görevlendirdi. Crassus önce birkaç adamını Spartaküs ve birliğini gözetleme amacıyla gönderdi ancak askerler Spartaküs’e saldırmayı tercih etti. Büyük bir yenilgi alan Crassus’un askerleri geri döndüklerinde onlara verilen ceza, gruplar halinde dövülerek katledilmeleriydi. Hepsi çarmıha gerildi.
Yaşanan kayıplar ve alınan yenilgilerden sonra Roma Crassus’un yanına General Pompei’yi gönderdi. Pompei, Anadolu’yu ele geçirmiş güçlü bir komutandı. Spartaküs Pompei’nin gücünün farkındaydı. Bu sebeple Crassus ile uzlaşmaya karar verdi. Crassus bu teklifi reddetti çünkü Spartaküs gibi bir kölenin ordusunu yenmiş olduğunu sindiremeyecek kadar öfkeliydi. Spartaküs ile göğüs göğüse çarpıştılar. Spartaküs 12.300 kölesini kaybetti. Kalan askerleriyle geri çekilmeye çalıştı ancak Crassus onu takip etti.
Spartaküs kaçıp saklanmaları gerektiğini söylediyse de köleler kendilerine güvenlerini kaybetmediler, kaçmayı bırakıp karşı koymaya karar verdiler. Bu karar Crasus’u amacına ulaştırmış oldu. Çünkü onları artık bozguna uğratacağına emindi. Ayrıca Pompei ve Roma’ya kanıtlaması gereken bir gücü vardı.
Savaş tekrar başladı ve bu defa Spartaküs beklediği galibiyete ulaşamadı. Crassus, Spartaküs ve ordusunu köşeye sıkıştırıp yok etti. Crassus eve hırsının sonucunu almış, elinde büyük bir zaferle dönmüştü. İsyancı 6000 kölenin bedeni çarmıha gerilerek ibret olması için Capua’dan Roma’ya kadar dikilerek sergilendi.
Hikayelere birçok açıdan bakıldığında Spartaküs’ün, belli yönleriyle Aristonikos ile paralel bir olay örüntüsü yaşadığını görebiliriz. Benzer biçimde toplumun sınıflı yapısında ezenlerin altında kalmış ezilenleri bünyesine topladı. Onları örgütleyerek harekete geçirdi ve kaçıp kurtulabileceklerine inandı.
Ancak asıl dikkat etmemiz gereken kısım destek bulan her kesimin ihtiyaçları doğrultusunda diğerlerini tanımayarak hareket edebilecek olmasıdır. İnsan gücüne ihtiyaç duydukları için köle satın alan zengin kesim, paraya ihtiyaç duydukları için insan kiralayarak veya satarak günün ekonomisini devam ettiren köle tüccarları, eşitlik getirmek için yola çıkan ama silah ve erzak bulmak için yollarındaki köyleri yağmalayarak ilerleyen köleler bu ayaklanmadan bahsederken karşılaştığımız örneklerdendir.
Böylelikle güç, ezen ve ezileni yaratabilen unsur haline gelebilir.
Komentáře