top of page

Bilim Hep Bilimsel Miydi?

Dünya nelerden yapıldı sorusu simyacıların takıntısı haline gelmişti.


Simyanın ilk biçimi 2000 yıldan daha önce Çin'de geliştirilmiştir.


Çinli simyacılar çabalarında pratik amaçlara odaklanmışlardır.


Yaşlanma ve ölüme karşı hükümdarlarına yaşam iksiri bulmaya çalışırken ölüm iksiri olan barut buldukları söylenir.


Barut bir karışımdır.


Yaygın olarak 9. yüzyıl dolaylarında Çinli simyacılar ya da Taocu keşişlerin bulduğuna inanılır.


13.yüzyılın ikinci yarısında Hasan El-Rammah, Askeri Binicilik ve Becerikli Savaş Aletleri kitabında barut tariflerini derlemişti.


Aynı zamanlarda barutu Avrupalılar da Araplardan öğrendiler.


1695 son simyacılardan Henning Brand bir çeşit doğaüstü evrensel arıtıcı madde olduğuna inanılan Filozof Taşı'nın keşfinin eşiğinde olduğuna inanıyordu.


Bu taşın metalleri altına dönüştürebileceğine ve insanları da hasta ya da ahlaksız yapan şeylerden arındırabileceğine inanıyorlardı.


Aralarında Isaac Newton gibi dahiler de olmak üzere birçok insan varlığına inandıkları bu felsefe taşını bulmaya çalışmıştır.


Brand çalışmalarına beş bin litre idrar toplayarak ve onları laboratuarında fermante ederek ve birçok tehlikeli aşamalardan geçirerek devam etti.


Çabalarının sonucunda balmumunu andıran çamur elde etti fakat ne altın vardı ne de filozof taşı.


Fakat bu çamur karanlıkta parladığı için Brand ona Yunanca'da ışık anlamına gelen fosfor adını verdi.


Bugün Brand'in bir elementi ayrıştırdığını biliyoruz.


Çok önemli bir keşif yapmıştı ama ne olduğunu ortaya koyan uygun bir açıklaması yoktu, teknolojisi ve yöntemleri vardı ama bilimi yoktu.


İlk olarak Hamburg'da keşfedilen fosforun, ileride 2. Dünya Savaşı sırasında müttefikler tarafından kenti harap edecek bombalarda kullanılması hem trajik hem de ironiktir.


İsveçli kimyacı Carl Scheele 18.yüzyılda kemik küllerinden fosfor elde edene kadar idrar fosfor için temel kaynak oldu.


Sıtma geçmişte imparatorluklarin bile çökmesine neden olan bir hastalıktı.


1800'lü yıllarda tropik bolgelerdeki ölümlerin başta gelen nedenlerinden biriydi ve sivrisinek ile bağlantısı henüz bilinmiyordu.


Sıtma ilacı kinin ise kınakına ağacından elde ediliyordu.


Avrupalılara sıtma tedavisinde kınakına ağacı kabuğunun ne kadar etkili olduğunu gösteren Amerikan yerlileriydi.


Londra'nın East End semtinde eğitimli kimyacılar kuşağından William Perkin adlı genç biri yapay kinin elde etmeyi ve bundan servet kazanmayı aklına koymuştu.


Kömür katranından kinin elde edilebileceğini öğrenen Perkin evlerinin tavan arasında çalışmalarına başladı.


Sonuçta bir toz elde etti ve bu tozu alkolle çözdüğünde tümüyle yeni bir renk keşfetmişti.


Leylak rengi…


Perkin'in leylak rengi bir anda moda oluverdi.


1858'de kraliçe Victor kızının düğününde leylak rengi elbise giydi.


Kısa sürede Londra sokakları leylak rengi elbise giyen insanlarla doldu, taştı ve bu keşif Perkin'e şövalyelik getirdi.


Boyalar endüstriyel ölçekte üretilen ilk kimyasal maddelerdir.


X ışınları insan etinden geçebilen bir tür elektromanyetik ışımadır.


Keşfedildiği zamandan itibaren tıbbi uygulamaları başlamıştır.


Diğer radyoaktif maddelerde olduğu gibi insanların bu gizemli yeni ışınların tehlikeli olduğunu anlaması biraz uzun sürmüştür.


Tıbbi tedavilerde kullanımına öncülük eden Binbaşı John Edwards aşırı ışımaya maruz kalarak tek kolunu kaybetmişti.


Bütün X-ışınları insan yapımı değildir, nötron yıldızı ya da dönen kara delikler gibi aşırı sıcak ve yoğun yıldızlar da x- ışınları yayarlar ancak atmosfer bu zararlı ışınları engeller.

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comentários


bottom of page