Eğitim, bireylerin bilgi, beceri, değer, tutum ve davranışlarını geliştirmeye yönelik sistematik bir süreçtir. Bu süreç, bireylerin potansiyellerini en iyi şekilde kullanabilmelerini sağlamak amacıyla çeşitli yöntemler, araçlar ve kaynaklar kullanılarak gerçekleştirilir. Sadece okulda veya formal öğretim kurumlarında gerçekleşmez; hayat boyu süren, toplumsal ve kültürel etkileşimlerle şekillenen bir oluştur.
Kitaplar, binlerce yıldır kullanılan ve eğitimde en temel araçlardan biri haline gelen kaynaklardır. Bireylerin bilgi edinme, düşünme ve öğrenim süreçlerini destekler. Hem toplumsal hem bireysel yaşamımızın içinde, başta iletişim olmak üzere analitik zeka, eleştirel düşünme, problem çözme becerisi, sosyo-kültürel birikim ve bilimsel öğrenim gibi birçok alanda başvurabileceğimiz en yakın ve esnek referanslardır.
Yaşamımızın ilk yıllarından itibaren bizde yer etmeye başlayan kitaplar eğitimsel anlamda da ilk kez çocukluk çağında hayatımıza giriyor. Çocukluk dönemi için düzenlenen kitaplar yetişkin kitaplarının aksine daha renkli, eğlenceli ve dikkat çekici oluyor. Tasarımsal olarak daha çok görsele yer verilerek ve hatta yaşa göre görsellik temel alınarak hazırlanan kitaplar, daha küçük yaş gruplarının eğitiminde rol oynuyor. Bireyi ve bireyin toplumdaki yerini sağlıklı bir biçimde aktaran kitaplar da büyüme çağında olan ve karakterini oluşturacak yaşlarda olan çocuklar için oldukça etkili birer araç haline geliyor. Alice’in sembolik Beyaz Tavşan’ı takip etmesiyle masal gibi bir dünyada kendini buluvermesi veya Küçük Prens’in evrende dolaşarak temel ahlaki değerleri sentezlemesi, kendini tanıması herhangi bir yetişkin gelişim kitabına kıyasla çok daha heyecan verici ve anlamlı hale geliyor.
Elbette çocukların da bu değeri kavrayabilmesi için kitapların içerik ve biçiminin özenle hazırlanmış olması gerekiyor. Oluşturulacak veya seçilecek kitapların hangi amaçla yazıldığının açık olması ve dilin doğru kullanımı kitabın net bir iletişim kanalı haline gelmesini sağlıyor. Örneğin kitap bölümlere ayrıldığında okuma kolaylığı sağlıyor ve edinilmesi beklenen öğreti sıkıcı bir yolla verilmemiş oluyor. Bölümlerin başında sözlük veya tanım kısmına yer veren kitaplar, çocukların kendi düşünsel sistemlerinde anlamlandıramadığı ve konumlandıramadığı ifadeler için işlevsel bir adım oluyor. Özellikle günlük hayatımızda kullanılan kelimelerle tanımı yaptığımızda, çocuk için hem yaşamla bağlantı kuran hem akılda kalıcı bir format yaratmış oluyoruz.
Bilimsel kitaplarda da birimler yerine anlatımı kolaylaştıran sözcük gruplarıyla, verilen bilgiyi bir zihin haritasında sunarak veya beş duyu organıyla tarif ederek verebiliyoruz. Çoğu bilim kitabında Evren’in yaşını hesaplarken Büyük Patlama’yı 1 Ocak kabul ederek bunu güncel zaman dilimlerine uyarlıyor. Sonrasında Dünya’nın oluşumu için Eylül ayını ve dinozorların ortaya çıkışı için 24 Aralık tarihini veriyor. İnsanlar 31 Aralık’ın son anında oluşurken Eski Roma’nın gece yarısından 4 saniye önce doğduğunu yazıyor. Bu aslında hepimiz için konuyu, önemli bir konuyu, çok daha anlaşılabilir bir konumda tutuyor. Şüphesiz içinde bizim de bilmediğimiz, bakış açımızı değiştirecek ve genişletecek yüzlerce konu barındırıyor.
Çocuklar meraklı, sabırsız, hızlı ve hareketlidir. Bu canlılığı karşılamak üzere, aynı ölçüde okudukları yazıların da onların sorularına cevap veren, hap bilgiler içeren, verilmesi gereken bilgiyi en öz ve anlaşılır haliyle aktaran, açık anlatım kullanımı ve uygun çizimlerle görselliği destekleyen yapıda olması gerekiyor. Tek bir yazı tipiyle kullanıldığında bazı kelimelerin renkli yazılması dikkat çekici oluyor. Benzer şekilde anahtar kelimelerin kalın yazılmış olması da görsel hafızaya hitap ederek tüm metin okunmasa da kelimeler beyinde bir uyartı oluşturarak değerlendirme merkezine gönderiliyor.
Yazıyla birlikte sayfa düzeni de kitapla öğrenmede etkili. Tekdüzeliği kırmak adına sayfalar olabildiğince hareketli, esnek düzenlenmeli. Görsellik açısından çizimler, karikatürize karakterler veya küçük simgeler olması sayfaya zenginlik katar. Hatta çizimler ilham verici ve denemeye iten bir kanal olabilir. Uzun ve bilimsel yoğunluğu fazla bir sayfa ise sonunda bir özet kısmı olabilir. Böylece mantıksal sürecin takibi tasdiklenir.
İnteraktif bilgi alışverişi açısından kitabın bazı bölümlerinde soru cevaplara veya ufak testlere yer verilmesi de öğrenmeye iten faktörlerden biri. Zorlayıcılığı kolaydan zora artan türdeki birkaç soru, değerlendirme ve sonuç çıkarma konusunda pratik yapmayı sağlıyor.
Konuya dair belgesel ve videoların olması, bölüm sonlarında izleme ve dinleme aktivitesinin yapılması, amaçlanan tüm eğitimin geçerliliğini iki katına çıkaracak araçlar. Bazı kitapların sonlarında araştırma yapılabilmesi için verilen belgesel video isimleri ve internet siteleri, hem kitabın değerini hem üzerine düşülen başlığın değerini gösteriyor. Çocukların kitaba dokunarak ve okuyarak, görsel araçları inceleyerek, dinleyerek ve izleyerek öğrenmesi; eğitimi unutulmaz kılıyor.
Yaşadığı ve yaşayacağı kitabın çok yönlü eğitiminde, kendini ve üyesi olduğu toplumu çoğaltmak, ilerletmek, büyük oranda bize, çocuğa sahip çıkacak bize bağlı. Bu temel kaynakların, öğrenim araçlarının doğru oluşturulması ve doğru kullanılması için çok çalışmalıyız. Merak duygusunu beslemeli, soru sormasını sağlamalıyız. Sonunda kahramanı anlamaya çalışmalıyız. Neden Küçük Kara Balık’ın evden ayrıldığını tartışmalıyız.
Kitabın eğitimin temel araçlarından biri olduğunu fakat yalnızca yeterli olmayacağını biliyoruz. Yalnız okumanın, yalnız dinlemenin, yalnız denemenin de öğrenmedeki oranı yüksek değil. Çünkü eğitim hiçbir zaman yalnız gerçekleşen bir şey olmadı, olmayacak.
Biz, kurulan yeni sistemlerde eğitimi temele koyarken toplumu da temele koyuyoruz. Biliyoruz ki eğitim toplumsaldır. En gerçek eğitim toplumda olandır.
Comments